[vc_row][vc_column][vc_column_text]
Yaklaşık bir aydır aralarında 8 aylık hamile bir kadının ve 4 çocuğun da bulunduğu 51 mülteci Ercan Havalalanı’nda, sağlığa erişim hakkı ve diğer temel insan haklarından yoksun bir şekilde alıkonulmaktadır.
Ülkelerindeki savaş ve zulümden kaçan ve yaşam haklarının garanti altına alınabilmesi için ülkemize gelen mültecilerin sağlıksız koşullarda, uzun süreler boyunca, özgürlüklerinden yoksun bırakılmaları asla kabul edilebilir değildir.
Bireyin en temel haklarından biri olan sağlıklı yaşam hakkı doğuştan kazanılan devredilemez haklar arasında sayılmaktadır. Keza, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi 25. Maddesinde sağlık hakkı temel insan haklarından biri olarak kabul edilmiştir. İç hukukumuzun da parçası olan Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklarla ilgili Uluslar arası Sözleşme’nin 12(1) Maddesi “Bu Sözleşme’ye Taraf Devletler, herkesin, mümkün olan en yüksek fiziksel ve ruhsal sağlık standartlarına sahip olma hakkını tanır” diye belirtmektedir. KKTC Anayasası’nın 45. Maddesi’nde de “Devlet, herkesin beden ve ruh sağlığı içinde yaşayabilmesini ve tıbbi bakım görmesini sağlamakla ödevlidir” denmektedir. Tüm bu hukuki düzenlemelerde hakkın öznesi “herkes” olarak ifade etmektedir.
Ne var ki, Ercan Havalanında özgürlüklerinden yoksun bir biçimde, insani olmayan, onur kırıcı koşullarda alıkonulan mültecilerin sağlık hakları ihlal edilmektedir.
Alıkonulma, tüm göçmenlerde, özellikle de savaşlardan ve zulümden kaçan kişilerde aşırı kaygı ve güvensizlik yaratabilmekte ve incinebilirliklerini daha da derinleştirebilmektedir. Bu sebeple muhaceret temelli havaalanında alıkonulan kişilerin alıkonuldukları zaman, toplumun tüm üyelerinin gördüğü nitelik ve standartlarda, sağlık personeli tarafından özel bir alanda ve gerekli olduğu durumda, bir çevirmen eşliğinde tıbbi muayeneden geçirilmesi zorunlu kılınmalıdır.
Bunun yanı sıra, hele de şu an karşılaşılan örnekteki gibi uzun süre alıkonmanın kendisinin fiziksel ve zihinsel sağlığa zararlı etkileri de bulunabilmektedir. Özellikle de çocukların ve hamile kadınlar gibi diğer incinebilir grupların bu ilk muayenenin yanı sıra düzenli sağlık kontrolü hakkı uygulamada tanınmalıdır.
İnsan hakkı aktivistlerinin ve derneklerinin kendi çabalarıyla yardım götürmeye çalıştıkları mülteciler için geç de olsa girişim başlatan Cumhurbaşkanlığı inisiyatifinde müdahale edilmeye çalışılan bu vahim durum sürdürülebilir değildir.
Sağlıksız koşullar nedeniyle uyuz salgını ile karşı karşıya kalan 51 mülteci 14 temel hasta hakkının birincisi olan koruyucu tedbirlerin alınması hakkından mahrum bırakılmış ve diğer tüm hasta haklarının da ihlal edilmesiyle karşı karşıya kalmışlardır. “Sağlığa Erişim Hakkı”, “Güvenlik Hakkı”, “Acı ve Ağrıdan Sakınma hakkı”, “Kişisel Tedavi Hakkı” gibi hasta haklarının hiçbirinden faydalanamayan mülteciler için Sağlık Bakanlığı’nın görevlendirdiği hekim ile birlikte gönüllü yardım veren bazı özel işletmeler, LTB Paylaşım Mutfağı, Mülteci Hakları Derneği, Evrensel Çocuk Hakları Derneği ve derneğimiz Evrensel Hasta Hakları Derneği’nin girişimleri mevcuttur ancak asla yeterli değildir
EHHD olarak başta sağlık ve muhaceret yetkilileri olmak üzere tüm ilgili kurum ve kuruluşlarını derhal bu insanlık onuruna aykırı durumu sonlandırmaya ve sağlık hakkı da dahil insan haklarına, kişilerin muhaceret statüleri veya vatandaşı oldukları ülke temelinde ayrımcılık yapmadan saygı göstermeye çağırırız!
[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]